Yanan arabalar, ölen insanlar vardı ve kimse onlara yardımcı olamadı.
- There were cars burning, people dying, and nobody could help them.
Sepet dokuma ölen bir sanattır.
- Basket weaving is a dying art.
Bu alanda yaşayan insanlar su yokluğu nedeniyle ölüyor.
- People living in this area are dying because of the lack of water.
Yanan arabalar, ölen insanlar vardı ve kimse onlara yardımcı olamadı.
- There were cars burning, people dying, and nobody could help them.
Ölmekte olan hastanın ailesi ne olacak?
- What about the family of the dying patient?
Düşen uçak parçalarından ölme olasılığı bir köpek balığı tarafından öldürülme olasılığından 30 kez daha büyüktür.
- The chances of dying from falling airplane parts are 30 times greater than the chances of being killed by a shark.
Tom ölmekten korkuyor.
- Tom is afraid of dying.
Çoğu dilde ölüm ve ölmeyi açıklamak için örtülü ifadeler vardır.
- Most languages have euphemistic expressions to describe death and dying.
Ölüm hiçbir şeydir. Onun yerine yaşayarak başla - sadece daha zor değil fakat aynı zamanda daha uzundur.
- Dying's nothing. Start instead by living - not only is it harder, but it's longer as well.
Ya hayata tutun ya da ölüme teslim ol.
- Get busy living or get busy dying.
His dying words were of his mother.
In the dying moments of daylight I glimpsed a sail on the horizon.
I am dying to do that.
The battlefield was littered with the dead and dying.
The dying dog was put out of his misery with a single shot.
... And I'm literally dying over it, because remember, I'm ...
... another kid who's dying. And over the years, I've toured in these places, and you see, ...